İkramiye evleri, 1924 yılında Birinci Uluslararası Tasarruf Kongresi’yle başlayan, 29 Aralık 1929’da Milli İktisat ve Tasarruf Cemiyeti’nin kurulmasıyla kurumsallaşan ve başta bu cemiyet olmak üzere çeşitli kurumlar tarafından bastırılan ilan afiş ve diğer araçlarla kamuoyunda yaratılmak istenen tasarruf alışkanlığının yaygınlaştırılması sürecinin bir parçasıdır. Bu kapsamda, 1930’lu yıllardan itibaren, Türkiye’deki bankalar da tasarrufu teşvik etmek, yaygın tasarruf alışkanlıklarını değiştirmek, yani menkul değerlerin banka dışı kurum ve araçlarla, başta “yastık altı” olmak üzere değerlendirilmesine son vermek için “tasarruf teşvik ikramiyeleri” adı altında ikramiye çekilişleri düzenlemişlerdir. Önceleri ikramiye olarak nakit para ve altının verildiği bu çekilişlerde daha sonraları otomobil, ev ve apartman dairesi gibi daha büyük ikramiyeler verilmeye başlanmıştır. 1930’da ilk kez İş Bankası’yla başlayan banka piyangoları sürecine Ziraat Bankası ve Sümerbank gibi devlet bankalarının ardından, Yapı Kredi, Garanti Bankası, Raybank, Muhabank, Akbank, Pamukbank, Türk Ticaret Bankası, Doğubank, İstanbul Bankası, Osmanlı Bankası, Emlak Bankası, Tutum Bankası gibi özel bankalar da katılmıştır.
Bankaların ikramiye afişleri.
İş Bankası ve Yapı Kredi Bankası'na ait kur’a
fişlerinin ön ve arka yüzleri
Başlangıçta asgari bir tutarın üstünde hesabı olanlara kur’aya katılma hakkı tanınmışken daha sonra ilgili bankada mevduat hesabı olan herkesin ikramiye kazanması olanaklı hale getirilmiş, müşterilerin kazanma şansı, hesabının tutarına göre orantılandırılmıştır. İkramiye uygulamalarının, kısa bir süre içerisinde tasarrufların artışında olumlu etkileri görülmüş, “mudi” sayısı ve “mevduat” miktarında öncesiyle karşılaştırıldığında büyük artışlar olmuştur. Bankalar arasındaki bu ikramiye yarışı, Demokrat Parti iktidarının son dönemlerinde, 1958 yılında, kurulan Türkiye Bankalar Birliği’nce sınırlandırılmış ve bankaların ikramiye planlarının her yıl (toplam ikramiye miktarları ve oranları anlamında) denetlenerek onaylanmasına karar verilmiştir. Örneğin, 1964 yılına kadar, bankalar genel ikramiye toplamının yarısını gayrimenkul olarak dağıtabiliyorken, 1964-1971 yılları arasında bu oran yüzde 45’e, 1971’de yüzde 25’e, 1972’deyüzde 20’ye indirilmiştir. 1973 yılında Türkiye Bankalar Birliği, bankaların yaptığı çekilişlerde gayrimenkul ikramiyesi vermelerini yasaklamış, 1975 yılında ise bankaların giderlerini azaltmak için ikramiyeleri kaldıran bir karar almıştır.
Ankara Radyosu'nda tasarrufu teşvik amacıyla yayınlanan ikramiye reklamları
“Tasarrufu teşvik ikramiyeleri”, yaklaşık 30 yıl boyunca, katılımı teşvik etmek için sunulan zengin görsel ve işitsel malzemeler (radyo reklamı, gazette ilanı, pul, afiş, hatıra para, broşür, v.b) ve yapılan çekiliş etkinlikleriyle gündelik hayatın renkli bir parçası haline gelmiştir.
31 Ocak 1960 tarihinde Yapı Kredi Bankası tarafından yapılan ve Orhan Boran tarafından sunulan kalabalık çekiliş; çekilişlerin ilanları
Açık Hava Tiyatrosu, Atlas Sineması gibi kamuya açık mekânlarda ve “halkın huzurunda” yapılmasına rağmen, zaman içinde bu çekilişlerin ‘adil’ yapılmadığı yönünde bir takım iddialar ortaya atılmıştır. Bankalar bu huzursuzluğu önlemek ve çekilişlerin adaleti konusunda daha ikna edici olmak için ‘otomatik makineler’ kullanma yoluna gitmiştir. Dönemin dergilerinde ikramiye çekilişlerinin tarihleri ve dağıtılan ikramiye miktarlarının yanında çekilişlerde kullanılan otomatik makineler da ilanlarla halka tanıtılmıştır. Yapı Kredi Bankası tarafından yayınlanan”İkramiye Çekilişlerinin Teknik Hazırlığı” başlıklı ilanda “bir bankanın binlerce müşterisinin hesaplarındaki yüz liralar sayısınca hak ettikleri kura numaralarını her çekilişten önce yanlış yapmadan tespit etmek işinin çok güz ve nazik bir mesele” olduğundan söz edilir. Ek olarak, ilanda bankanın “Amerikan’dan hususi surete getirdiği makine” şehrin önde gelen iş adamlarına tanıtılırak görüşleri alınır. Bu kişilerden Libka müessesesinden Bay Rişar Libert şunları söyler: “Biz de ikramiye çekilişi der geçerdik. Meğerse bunun arkasında ne mükemmel bir sistem varmış”.
İş Bankasının otomatik makinesinin tanıtıldığı broşür; Yapı Kredi Bankasının "Teknik Emniyet" başlığıyla verdiği ilandan fotoğraflar
Büyük bir merak ve katılımla gerçekleştirilen ikramiye çekilişlerin hemen ardından kazananlar dönemin dergi ve gazetelerdeki “Darısı Başınıza”, “Sizin de Yüzünüz Gülebilir” başlıklı ilanlarla halka tanıtılmıştır. Bu ilanlarda çoğunlukla kazananların fotoğraflarına yer verilmiştir. Ek olarak, kazananların ad, soyad, yaş, meslek bilgileri de okuyucuyla paylaşılmış; çekilişi kazananların sınıfsal çeşitliliği ortaya koyulmaya çalışılmıştır
Kazananların ilanlar
Banka ikramiye evleri yarattığı etki ile Türkiye'nin kollektif belleğinde önemli bir yer edinmiş ve süreç içerisinde çeşitli sinema filmlerine de konu olmuştur. Bu filmlerden ilki 1966 yılında çekilen, yönetmenliğini Ülkü Erakalın'ın yaptıği, Fatma Girik ve Ediz Hun'un başrollerini paylaştığı Kucaktan Kucağa adlı filmdir. İkramiye sürecinin konu edildiği diğer bir film de 1980 yılında, İkramiye evleri sürecinin sonu yıllarında çekilen yönetmenliğini Atıf Yılmaz'ın yaptığı, başrollerini İlyas Salman ve Hümeyra'nın paylaştığı Talihli Amele filmidir.. Talihli Amele filminde karısı ve iki çocuğunu köyünde bırakıp daha iyi bir hayat sağlamak için İstanbul'a para kazanmaya gelen Mehmet Ali'nin (İlyas Salman) öyküsü ve bu süreçte karşılaştığı ikramiye dolandırıcılığı konu edilir.
Kucaktan Kucağa Filmi(1966)
Talihli Amele Filmi(1980)